24 Kasım 2022

Yunuslara Selam

Yazan — Çizen: Duygu Vatan

Koskoca devletlere, büyük şirketlere, köklü örgütlere çok karmaşık ve çözümü imkansız gibi görünen bir çok konuya, yerdeki çöpü kaldırıp çöp kovasına atmak kadar basit yaklaşanlar; sosyal girişimciler, fark yaratanlar, ya da bizim tabirimizle, kendine has bir frekansta ses çıkaran ve birbiriyle çok kolay anlaşan, ama her şeyi karmaşık hale getiren yunuslar, onlar olmak çok zor. Biliyoruz. Çünkü bazı şeyler öyle basit görünse de aslında çok fazla cesaret, büyük bir emek bir yandan da seni anlayan insanlarla bir araya gelmeyi gerektiriyor. Impact Hub Ankara’yı tam da bunun için kurduk.

Kapıları açalı 28 gün olduğundan bu yana ekip olarak kafamız giderek daha da karıştı. Tamam mekan açıldı, onlarca plan, günlerce süren stratejik kararlar hepsini uygulama vakti geldi. Ama her şeyin bu kadar kanlı canlı olduğu bir yerden de işlerin renginin bi o kadar da değişeceğini ancak yaşarken anladık.

Öncelikle artık her gün gidebileceğimiz bir yer var. Tam 6 tane katı var. İçinde bir tam gün dolanan sevgili mekan ekibi Emre, Makbule ve Murat’ın adımlarını topladığınızda üç günde on kilo diyetini tam anlamıyla yapmış oluyorsunuz. Bir çatının altına girmenin en güzel yanıysa, o çatıya ihtiyaç duyan herkesin içeriye adeta çekilmesi oldu. Kapımızı çalanlar sayesinde, gelen çikolatalarımız, çiçeklerimiz, böreklerimiz hiç eksik olmuyor, bu da dolayısıyla başka bir üç günde on kilo diyeti. Tabelamıza bakarak bizi zayıflama merkezi sanan komşularımızın galiba hakkı varmış.

Mekan böyle güzel olunca fikrini, çözümünü, emeğini ya da kendini kapan geliyor ve harika sohbetler sabahtan akşama sürüyor.

Haliyle bir çok şeye de zaman kalmıyor.

Arada bir Berivan’ı bir köşede herkeslerden uzak toplantıya girmeye çalışıp, aynı anda 91831 programın işini halledip bir yandan da tuvaletteki sorunları tespit ederken;
Murat’ı bir yandan fiş ve faturaların içine gömülmüş, bir yandan mekan yönetim sistemini yeniden keşif halinde, bir yandan da bulaşık makinası servisine içli bir şiir okurken buluyoruz.
Makbule sürekli katlarda gezinip herkesin iyi olma halinden emin olana kadar tüm topluluğu bir sınavdan geçiriyor ve her yukarı çıkana bir eşya taşıtıyor;
Emre mekan anahtarlarıyla Matrix’deki keymaker gibi ortalarda dolaşıp, bazen yorgunluktan masalarda uyurken bulunuyor;
Gözde mekana ilişkin tüm sistemlere dosyalar-klasörler geliştiriyor;
Mızgin de İsviçre çakısı misali her şeye elini atıp, sıradaki işini soruyor.
Ben de onlardan pek farklı değilim, ama ben şimdiden katlardaki koltuklarda iki kez kestirip, nefes odasında pilates yapmış şanslı ve keyifçi bir azınlık gibi görüyorum kendimi.

Yani göründüğü kadar kolay değilmiş. Yeni bir yere adapte olmak, orayı kullanacak insanlara hazırlamak, onlara emek ve zaman ayırmak, dinlemek, düşünmek, yaratmak…Daha da önemlisi tüm bunları en baştan doğru kurgulayıp doğru adımları atmaya çalışmak bugünlerin en büyük derdi. Öte yandan kalabalık olmanın verdiği muhteşem enerjiyle kendimizde bu gücü fazlasıyla buluyoruz.

Şimdilerde meşguliyetler kadar, anlatacaklarımız da bir o kadar artıyor. Anlatacak çok şey birikti, ama siz gene de biz anlatmadan sorun, “Impact Hub Ankara’yı açtınız ama: içerisi nasıl, ben de gelebilir miyim, sırada ne var, Ankara’yı neler bekliyor?”. Cevaplamaya hazırız. Tüm yunuslara selam.